banner89

banner88

Mahfi Eğilmez: TL'nin değer kaybının nedenleri

EKONOMİ 18.11.2021, 12:24 18.11.2021, 15:46
Mahfi Eğilmez: TL'nin değer kaybının nedenleri

Yanlış kullanılan bir kavram: Devalüasyon

Son yıllarda pek çok kez sorup yanıtlamaya çalıştığımız bir soru bu. Defalarca yaptığım bir yanlış kullanım düzeltmesini bir daha yapayım: TL’nin yaşadığı değer kaybının adı değer kaybıdır devalüasyon değil. Çünkü devalüasyon teknik olarak sabit kur rejiminde ve idari bir kararla olur. Devalüasyon olması için kur rejiminin sabit kur rejimi olması gerekir. Oysa biz uzun süredir dalgalı kur rejiminin içindeyiz. Devalüasyon olması için paranın yabancı paralar karşısında değerinin düşürülmesi için idari bir karar alınması gerekir. Oysa dalgalı kur rejiminde paranın yabancı paralar karşısındaki değeri piyasada oluşan arz ve talebe ve hiçbir idari karar alınmasına gerek kalmaksızın göre anlık olarak değişime uğrayabilir. Otuz yıldan fazla süredir dalgalı kur rejimi içinde olan Türkiye’de bu dönemde birkaç devalüasyon da olmadı değil. Mesela 1994 krizinde Türkiye dalgalı kur rejimindeyken devalüasyon yaparak dünya ekonomi tarihine geçmişti. Bunu sonraki yıllarda da birkaç kez denedi.

Şimdi gelelim Türk Lirasının son dönemde niçin hızla değer kaybettiğine. Bunun iç ve dış nedenleri var.

TL’nin değer kaybının dış nedenleri

Bir paranın yabancı paralara karşı değer kaybı bazen o paraların değerlenmesinden kaynaklanır. Genellikle bir ülke parasının dış değerinin ölçülmesi dolara karşı yapıldığı için dolara göre değerlendirme yapılması adet olmuştur. Dolar Endeksi (Doların, Euro, Yen, Sterlin, Kanada Doları, İsveç Kronu ve İsviçre Frangından oluşuyor) Kasım ayı başından bugüne kadar çıkışına devam ederek 94’lerden 96’lara kadar yükseldi. Yalnızca Euro/Dolar paritesine bakarsak orada da Doların değer kazanmasını görebiliriz. Euro/Dolar paritesi son bir ayda 1,16’lardan 1,13’lere geriledi. Buna göre Dolar 1 Kasımdan bugüne kadar bu altı para biriminin ağırlıklı ortalamasına göre yüzde 2,1 oranında, yalnızca Euro’ya karşı da yüzde 2,4 oranında değer kazanmış bulunuyor.

Dolar diğer paralara karşı değer kazanınca TL’ye karşı da değer kazandı. TL’nin 1 Kasımdan (9,54) bugüne (10,73) kadar Dolara karşı değer kaybını hesaplayalım (Doların TL’ye karşı değer kazanmasını değil de TL’nin Dolara karşı değer kaybetmesini ele aldığımız için hesabı aşağıdaki gibi yapmamız gerekiyor):

1 Kasımda 1 USD = 9,54 TL idi. Buna göre 1 TL (1 / 9,54 =) 0,105 USD ediyordu

Bugün 1 USD = 10,73 TL. Buna göre 1 TL (1 / 10,73 =) 0,093 USD ediyor.

Bu dönemde TL’nin Dolara karşı değer kaybı: 0,0105 / 0,093 x 100 = % 12,9 oluyor.

Bunun kabaca 2 – 2,5 puanlık kısmı Doların diğer paralara karşı değer kazanmış olmasından geldiğine göre geriye kalan yüzde 10 oranındaki değer kaybının dışarıyla ilgisinin olmaması gerekir.

TL’nin değer kaybının iç nedenleri

TL’nin 1 Kasım ile 18 Kasım arasındaki 18 günde Dolara karşı yaşadığı yüzde 12,9 oranındaki rekor değer kaybının yüzde 3’e kadar olan kısmının Doların bütün paralara karşı değer kazanmasından yani dış olaylardan kaynakladığını saptadık. Şimdi geriye kaldı yüzde 10 oranındaki değer kaybının nereden kaynaklandığını bulmak. Bu kaybın nedenleri tamamen iç nedenler. Bunların başında Merkez Bankası’nın, enflasyonun (baz etkisiyle) düşeceğine ilişkin tahminlerine dayalı olarak faiz indirimlerine girişmesi yer alıyor. Bu girişime başlanmasından kısa bir süre sonra enflasyonda düşüş olmadığı ve olmayacağı anlaşılmasına karşın Merkez Bankası faiz indirimine devam etti Tablo için kaynaklar: TÜİK fiyat endeksleri ve TCMB faiz veriler.)

Bu aya gelinceye kadar ‘faiz enflasyonun nedenidir’ söylemiyle yetiniliyor ve faizdeki indirimlerin enflasyonu düşürmek için yapıldığı belirtiliyordu. Son bir ayda bu söylem devam ettirilmekle birlikte TL’nin yabancı paralar karşısında olağan dışı bir hızla değer kaybetmesinin plan dışı bir durum olmadığını vurgulamak için bu kez ‘cari açığın düşürülmesinin enflasyon sorununu çözebilmenin temel taşı olduğu’ vurgulanmaya başlandı. Buna göre faizin düşürülmesi enflasyonu çözerken kuru da yükselteceği için ihracatı artıracak, ithalatı düşürecek ve bu yolla cari açık sorunu ve dolayısıyla da enflasyon sorunu çözülecekti.

Geçmişte yaşananlara baktığımızda cari açıkla enflasyon arasındaki ilişkinin sanıldığı kadar güçlü olmadığını, mesela bütçe açığının enflasyon üzerinde daha güçlü etkileri olduğunu görüyoruz. Türkiye’de son 20 yılda enflasyonun en düşük olduğu yıllar 2010 ve 2012 yıllarıdır (yılsonu enflasyonu sırasıyla yüzde 6,4 ve 6,2 idi.) Bu yıllarda cari açık sırasıyla yüzde 6,2 ve 6,1 gibi yüksek oranlardaydı. Buna karşılık yüzde 0,9 cari fazla verilen 2019 yılında enflasyon yüzde 11,8 olarak gerçekleşmişti. Özetle söylemek gerekirse cari açıkla enflasyon arasındaki hatta kur arasındaki ilişki bu meseleyi açıklayacak bir ilişki değildir.  

Ödemeler dengesi hesaplarına baktığımızda ihracatta artış, ithalatta gerileme ve dolayısıyla cari açıkta bir düşüş olduğunu görebiliyoruz. Ne var ki bu gerileme ihracatta daha fazla malı daha ucuza satarak ve ithalatta da daha az malı daha pahalıya almak gibi bir sonucu da beraberinde getirerek dış ticaret yapımızda hasar yaratıyor.

Bu ay içinde yaşanan bu gelişmelere öteden beri yaşadığımız sosyal, siyasal ve ekonomik riskleri de eklersek karşımıza TL’nin değer kaybını açıklayan genel tablo çıkıyor.  

Sonuç yerine birkaç cümle

Faiz, enflasyonun nedeni değil sonucudur. Enflasyonun nedeni ekonomideki risk artışlarıdır. Bunlar bütçe açığından, cari açığa, izlenen yanlış ekonomi politikasına, risk artırıcı söylem ve açıklamalara, sosyal ve siyasal yaşamda geriye gidiş hamlelerine, komşularla ve diğer ülkelerle ilişkilere, dış politikadaki gelişmelere kadar pek çok nedeni kapsar. Risklerdeki artış, ekonomide beklentileri bozar. Bu bozulma yabancı yatırımcıların beklentileri kadar yerli yatırımcıların da beklentilerini bozar. Bu bozulmaların sonucunda TL değer kaybeder. TL’deki değer kaybı ithal girdi maliyetlerini ve dış borçların TL karşılığını yükselterek üretim maliyetlerini yükseltir. O da sonunda fiyatların yükselmesine ve enflasyona yol açar.

Özetle söylemek gerekirse Türkiye, son yıllarda yapılması gereken ekonomik hamlelerin tam tersini yaparak ekonominin daha da bozulmasına yol açmıştır.

Enflasyonun yükselerek devam ettiği bir ortamda faizlerin düşürülmesinden sadece bankalar kazançlı çıkar.

Bu yazı mahfiegilmez.com adresinden alınmıştır.

Yorumlar (0)
6
kapalı
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 16 44
2. Fenerbahçe 16 36
3. Samsunspor 16 30
4. Göztepe 16 28
5. Eyüpspor 17 27
6. Beşiktaş 16 26
7. Başakşehir 16 23
8. Gaziantep FK 16 21
9. Antalyaspor 16 21
10. Kasımpasa 16 20
11. Konyaspor 16 20
12. Rizespor 16 20
13. Trabzonspor 16 19
14. Sivasspor 17 19
15. Alanyaspor 16 18
16. Kayserispor 16 15
17. Bodrumspor 16 14
18. Hatayspor 16 9
19. A.Demirspor 16 5
Takımlar O P
1. Kocaelispor 17 35
2. Bandırmaspor 17 33
3. Karagümrük 17 31
4. Erzurumspor 17 29
5. Keçiörengücü 17 27
6. Igdir FK 17 25
7. Amed Sportif 17 25
8. Ahlatçı Çorum FK 17 25
9. İstanbulspor 17 24
10. Ankaragücü 17 24
11. Manisa FK 17 23
12. Pendikspor 17 23
13. Gençlerbirliği 17 23
14. Esenler Erokspor 17 22
15. Boluspor 17 22
16. Ümraniye 17 22
17. Şanlıurfaspor 17 21
18. Sakaryaspor 17 21
19. Adanaspor 17 14
20. Yeni Malatyaspor 17 -3
Takımlar O P
1. Liverpool 17 42
2. Arsenal 18 36
3. Chelsea 18 35
4. Nottingham Forest 18 34
5. Newcastle 18 29
6. Bournemouth 18 29
7. M.City 18 28
8. Fulham 18 28
9. Aston Villa 18 28
10. Brighton 18 26
11. Brentford 18 24
12. Tottenham 18 23
13. West Ham United 18 23
14. M. United 18 22
15. Everton 17 17
16. Crystal Palace 18 17
17. Wolves 18 15
18. Leicester City 18 14
19. Ipswich Town 18 12
20. Southampton 18 6
Takımlar O P
1. Atletico Madrid 18 41
2. Real Madrid 18 40
3. Barcelona 19 38
4. Athletic Bilbao 19 36
5. Villarreal 18 30
6. Mallorca 19 30
7. Real Sociedad 18 25
8. Girona 18 25
9. Real Betis 18 25
10. Osasuna 18 25
11. Celta Vigo 18 24
12. Rayo Vallecano 18 22
13. Las Palmas 18 22
14. Sevilla 18 22
15. Leganes 18 18
16. Deportivo Alaves 18 17
17. Getafe 18 16
18. Espanyol 18 15
19. Valencia 17 12
20. Real Valladolid 18 12
Kocaeli Haberleri