Geçmişine kurşun atan, geleceğini topa tutar. Geçmişini iyi tanı ki geleceğini ona göre şekillendiresin. Okullarda bir masal kahramanı gibi anlatılan Fatih portresine daha yakından bakıp tanıyacak olursak, Fatih, dilden, askerliğe, sanattan, savaş stratejilerine dek her şeyi öğrenmek dünyayı bilgiyle keşfetmek isteyen ve hep soru soran zeki bir araştırmacıydı. Felsefe, matematik ve mimarlıkta devrinin en büyük otoriterleriyle yarışacak düzeydi. Bir elinde Homeros’un İlyada Destanı, diğer elinde Gazali’nin Tehâfütü'l-Felâsife adlı ateşli polemiği vardı. Yunanca, Latince, İtalyanca öğrenmeye çalışan da, Arapça ve Farsça bilen de, doğu ve batıyı sadece bir yön olmaktan çıkaran da, onları dil medeniyete dönüştüren de kendisiydi. “Avni” mahlasıyla, Fuzuli’nin, Baki’nin, Nefi’nin ve Şeyh Galip’in yaşamadığı bir yüzyılda onların sesini muştulayan, dizeler yazandı. Devrinde büyük âlimler yetişmişti, onların eserlerinin ilk okurlarından olmuştu. Fetihlerinin yanı sıra, iktisada ve bayındırlığa da son derece önem verdi. Fatih Külliyesi gibi eserleri asırlar sonrasının hayalini yaşarken, gerçekleştirmişti. İstanbul Üniversitesi’nin de kurucusu olan Fatih, bu bilim kurumunu, üst düzeylere çıkarak birçok Türk ilim adamını, Memluk, İran ve Türkistan medreselerine gitmekten kurtarmıştı. Saltanatının ilk günlerinde, kudretinin bilincini taşıyan ve ne istediğini bilen gerçek bir devlet reisi kimliği ortaya koymuştu. Her şeyden evvel kendi muhitine, kendi idealince düzen vermişti. Genç yaşta tahta çıktığında ancak yaşlı ve deneyimli kimselerde bulunabilecek hikmetlerle doluydu. Donanımlı bir kumandan kimliğiyle orduyu idare etmişti. Kendi adıyla anılan kanunname ile de devlet teşkilatında önemli atılımlar gerçekleştirmişti. Asırlarca yaşayacak birçok devlet kurumu onun devrinde ve onun desteğiyle kurulmuştu, yaslandığı beylik duvarını adeta yeniden örmüştü. Amaçlarında inatçı, her konuda kendinden emindi. Bir şeyi yapma konusunda kesin kararlıydı ve kararlarına tutkuyla bağlıydı. Düşüncesinden asla vazgeçmeyen, gerektiği zaman sert kararlar alabilen, kimseden çekinmeyen, büyük hayalleri olan ve kurduğu büyük hayallerin içini doldurma konusunda her türlü zorluğu göze almaya hazır bir yapıya sahipti. Projelerini yerine getirme konusunda oldukça net, atılgan, cüretkârdı. Topun ölçeğini devleştiren, kendi inadını topun bir silah olarak inatçı niteliğiyle birleştiren ve sürekli top atışı yapılmadan hiçbir fethin gerçekleştirilemeyeceğine inanan bir kararlılıktı. Topçuluk tarihindeki en tarihsel görevini İstanbul’un fethinde onun kararlılığıyla yapmıştı. İkisi imparatorluk olmak üzere 17 devleti tarihten ve coğrafyadan, yüzlerce yıl silerek, siyasi ve askeri dehasını taçlandırmıştı. 30 senelik saltanatında daima başlanacak bir işin planını yapar ve bitirilecek bir girişimin endişesiyle yorulurdu. Ayarlı ve kıvamlı şahsiyetiyle her zaman düzenleyici rolünü oynamıştı. Henüz 12 yaşındayken baba mirasının para etmeyeceğini görmüştü. Devlet erkânının ve askerlerinin gözünde itibarlı ve etkin olmak istiyorsa, kendi başarılarını kazanması gerektiğini, erkenden fark etmişti. Kendisinden bir asır sonra yirmi milyon kilometre kareye erişebilecek Osmanlı İmparatorluğu’nun asıl kurucusuydu. Osmanlı düzeninin doruğuydu. Değişim ve dönüşüm açısından, Osmanlı Hanedanlığında tekti. Osmanlı kimliğini koruyan gerçek bir Avrupa hükümdarıydı. Adalet, Osmanlı’nın resmi ideolojisi durumuna onun döneminde gelmişti. İdealizm, aktivizm ve realizm gibi liderliğin önemli temel özelliklerine sahipti. Rönesans’ın en renkli aydınıydı. Osmanlı hükümdarları içinde hem en büyük asker, hem en büyük devlet ve siyaset adamı, hem de en büyük âlim olan isimdi. Ey Türk gençliği biz Fatih’te kendimizi aramalıyız. Ne zaman mı? Hemen şu an! Yoksa Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti, nereden gelip, nereye gider? Aklımdaki soru işareti uykularımı kaçırır.