Tabiatı birlikte paylaştığımız yeryüzünün ağzı-dili olmayan mahlukatıdır hayvanlar. Yer üstünde, yer altında, havada binlerce tür mahlukat bizimle birlikte yaşamı paylaşır. Birçoğu insan ırkının yaşamı için önemli görevler üstlenir. Etinden, sütünden, gücünden yararlanırız. Yüzlercesi tabiatın devamlılığı için görevler üstlenir. Doğayı temizler, hayatın devamını idame ettirecek görevler üstlenir.
Mesela Arılar!
Arı neslinin yok olması sistemin çökmesi olarak kabul görür. Tabiatta tohumlama yöntemi ile üreyen bütün bitkilerin varlığı veya yokluğu arılara bağlanır. Arılar hem şifa kaynağı bal verir hem de bitkilerin üremesini sağlar.
At, eşek, köpek, kedi aklına gelen tüm hayvanlar insan nesli için yardımcı gibidir.
Onların da yasalarla korunan hakları bulunuyor.
Ülkemizde, hayvan hakları 2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında düzenleniyor. Bu kanun, tüm hayvanların eşit olduğunu ve kanun hükümleri çerçevesinde yaşama haklarına sahip olduklarını belirtiyor.
5199 sayılı kanuna göre; evde hayvan besleyen kişiler, evde bulunan hayvanı belediyeye bildirmek ve kaydettirmek ile yükümlüdür. Hayvan sahipleri hayvanı beslenemeyeceği ya da yaşaması için hayvanın türüne uygun iklimin olmadığı bölgelere terk edemez. Yani hayvanını sahiplendirebilir ya da hayvan bakımevlerine bırakabilir. Ayrıca, evde beslenilen hayvanın kaybolması ya da ölmesi durumunda da en geç 7 gün içerisinde belediyeye bilgi verilmelidir. Kanun, petshop’larda bulunan ve ticareti yapılan hayvanların uygun koşullarda yaşamaları gerektiğini de vurguluyor.
Ülkemizde, her sene hayvan hakları ihlallerinde ödenmesi gereken ceza bedelleri Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından belirlenip açıklanıyor. Kanun kapsamında illerde Hayvanları Koruma Kurulu bulunuyor ve bu kurulun görevleri arasında hayvanların korunması ve hayvan sahiplerinin kanunda belirtilen görevleri yerine getirip getirmediğinin denetlenmesi de yer alıyor.
Bitmedi! Daha önce hayvanlara yönelik işlenen suçlarla hapis cezaları uygulanmıyordu. 2021 yılında yasamızda yapılan yeni düzenleme ile bu yönde belki de devrim niteliğinde bir adım atıldı. Hayvanları koruma derneklerinin çalışmaları, kamuoyunda oluşturulan baskı, Hükümetin bu konuya sıcak yaklaşımları sonucu gerçekten son derece önemli bir adım atıldı.
5199 sayılı Kanuna 28 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddeye ekleme yapıldı. MADDE 28/A – Nesli yok olma tehlikesi altında olan bir hayvanı öldüren kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası; bir hayvan neslini yok eden kişi beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Daha sonra kanunun kapsama alanı da genişletildi. Son dönemde hayvanlara yönelik suçlarla tutuklamalar cezalandırmalar başladı.
Gelelim günümüze!
Konya’da yaşanan korkunç olayı hepimiz izledik. Ben izlemeye yüreğim elvermediği için birçok yerinde gözlerimi otomatik olarak kapattım. Kürek havaya kalkarken, inmesine bakamadım! O masum hayvanın o halini görmek istemedim.
Şimdi şu önemli soruyu sormak gerekir!
O görüntü de vahşeti yapan gerçekleştiren şuursuz (insan!) mıydı? İnsan (!) olabilir miydi? Hayvan diye yazsam hayvanlara hakaret etmiş onların haklarını ihlal etmiş olurum! Onlar hayvan olamazlar! Çünkü hiçbir hayvan aç kalmadığı zaman, tehlike sezinlemediği zaman insana saldırmaz!
Konya gibi manevi havası yüksek bir ilimizde yaşanan bu çirkin olaydan ötürü Konya’yı bütünü ile hedef almak ve eleştirmek elbette haddimiz değildir. Konya’da bizim kadar yaşanan bu olaya nefret ve acı içerisinde bakmıştır.
Bakınız:
En’am suresinin 38. Ayetinde; “Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa, hepsi ancak sizin gibi ümmettir. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.”
Buyrulmuştur.
Hayvanlara iyi davranmanın, cennete girmeye sebep olacağını bildiren Peygamberimiz (asv) sahabîlere şu olayı nakleder:
“Yolda gitmekte olan birisinin susuzluğu artar. Hemen bir kuyuya inip suyundan içer. Kuyudan çıkınca susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve rutubetli toprak yalayan bir köpekle karşılaşır. Adam kendi kendine: “Bu hayvan da benim gibi susamış.” deyip kuyuya tekrar iner. Ayakkabısına su doldurur ve ağzıyla tutarak yukarıya çıkar, köpeği sular. İşte Allah bu kulunu övmüş ve günahlarını bağışlamıştır.”
Hep söylüyorum:
Allah’ın yarattığı en şerefli mahlukat insandır. İnsan kendisini bu statüde değerlendirse insan olmanın erdemine varacaktır. Şerefli olmayı ve şerefsiz olmayı tercih eden de yine insandır. İnsan davranışları, yaşamı ile ve hayatını sonuçlandırma biçimi ile bu sıfatı ya hak eder ya da hak edemez. Bu da kendi ile ilgili bir durumdur, hesabı da kendisine aittir.
O küreği kaldıran, hayvanı katleden, yerde sürükleyen, olaya seyirci kalan, görmemezlikten gelen, “yahu bir hayvan için bu kadar konuşulur mu”, “ceza verilir mi?” diyenler sizce Şerefli insan vasfına sahip olabilir mi?
Köpeğe, timsaha, ağzı dili olmayan mahlukata cinsel istismarda bulun sapıklar için “Şerefli” payesi verebilir miyiz?
Bunlar şerefsizlerdir!
O şerefsizlerin de en ağır şekilde cezalandırılması hepimizin yüreğine su serpecektir.
Nokta.